Dijitalle Fizikselin Kesişimi: Poi’nin Hikayesi

Günümüzde iki dünyanın giderek daha çok yakınlaşmasına şahit oluyoruz. 4,5 milyarlar yıldır var olan fiziksel dünya ve 25 yıl önce internet ile doğan dijital dünya. Bu yakınlaşmayla birlikte ortaya çıkan mobil cihazlar (Kim araç telefonlarını hatırlıyor?), günümüzdeki adıyla, akıllı telefonlar, şimdiye kadar hayal edilmemiş servislerin ortaya çıkmasına aracılık ediyor. Bütün bu teknik gelişim Gordon Moore’u bile şaşırtacak bir hızda ilerliyor. Sadece işlemci gücü değil, sensörlerin hassaslığı, bağlantı hızları ve bulut daha önce ancak bilim kurgu kitaplarında okuduğumuz teknolojilerin önünü açıyor. Bu yeni çağ beraberinde yeni bir anlayış gerektiriyor. Daha önce farkında olmadığımız yeni kabiliyetlerimiz, düşünce kalıplarımızı zorluyor ve beraberinde yepyeni fırsatlar ve iyi anlayamazsak tehditler barındırıyor.

Poi Nasıl Ortaya Çıktı?

Bir görme engelli için internet sayesinde evdeki/ofisteki bilgisayarından bilgiye erişmesi zaten mümkündü ama bu günlük hayatta, sosyal hayatın parçasıyken nasıl yapılabilirdi? YGA’da sosyal inovasyon projeleri üzerine çalışan ekip olarak bu konuyu araştırdık ve en büyük ihtiyaçlardan birinin konum bazlı servislerle çözülebilecek kapalı mekan navigasyonu olduğunu gördük. Mobil cihazlar sayesinde dijital ve fizikselin tam kesişim noktasında konumlanan bu alanın yalnızca görme engelliler için değil herkes için aşılması gereken bir problem olduğunu keşfettik.

Context is the New King

2013’te ilk prototip ürünümüzü geliştirdiğimizde tamamen WiFi üzerine çalışan bir teknolojimiz vardı. Henüz Bluetooh 4.0 protokolü ilan edilmemişti ve WiFi’den kaynaklanan konum hesaplama hassasiyeti ile ilgili yoğun problemler yaşıyorduk. Aynı yıl Ekim ayında WWDC’de tanıtılan Bluetooth 4.0 üzerinden işletim sistemi seviyesinde çalışabilen iBeacon konsepti ile konum bazlı teknolojiler bir gecede çağ atladı. Buna ek olarak günümüzde artık her yeni nesil cihazda accelerometer ve gyro gibi sensörler giderek hassaslaşıyor, cihazlara sadece hareketten sorumlu işlemciler ekleniyor. Bir akıllı cihazın ve dolayısıyla bir kişinin veya nesnenin anlık olarak metre hassasiyetinde yerini hesaplamak, ona açık veya kapalı alanda navigasyon sağlamak ve bulunduğu alana göre durumsal (contextual) içerik sunabilmek giderek normalleşiyor.

Content is the King duymaya çok alışık olduğumuz bir kavramdı. Dijital ve fizikselin birleşmesiyle artık content’i en anlamlı şekilde vermek önemli hale geldi. Bu sebeple Context is the New King dönemindeyiz.

Kesişim Kümesinin Çocuğu: Nesnelerin İnterneti

Akıllı cihazlardaki devrimle birlikte internet, artık sadece içerisinde sim kart olan akıllı telefonlara değil WiFi erişimine sahip tüm cihazlara ev sahipliği yapmaya başladı. Nesnelerin interneti denilen bu büyük potansiyeli henüz yeni yeni anlıyoruz. Poi olarak bu dünyaya ilk adımı, kendisi internete çıkabilen ve tanımladığınız fonksiyonu hayata geçirebilen bir buton tasarlayarak attık. Dijital ve fizikselin birlikteliğine dayanan bu cihaz, siz telefonunuz üzerinden hangi fonksiyonu tanımlarsanız onu temsil ediyor ve çok düşük güç tüketiyor.

Bu kadar çok cihazın internete çıkmasıyla toplanan verinin miktarı ve bu datayı işlemek için gereken bulut altyapıları hızla gelişiyor. Elimizdeki imkânlar yapay zekâları eğitmek, önleyici analizler yapmak için gelişmiş özellikler sağlamaya başladı. Her sektörde, adaptasyon yeteneği yüksek olan şirketler için yepyeni kapasiteler açığa çıkıyor.

Hayatı Kolaylaştırmak için Geleceği Yakınlaştırmak

Fiziksel dünya ve dijital dünya kesişiminin hızla büyüyor olması yepyeni alanlar açmayı sürdürecek. Tüm bu fırsatlar içerisinde sorumluluğumuzun kesişim kümesindeki yenilikleri en iyi şekilde tanımlayarak, insanın hayatı kolaylaştıracak anlamlı teknolojileri bugünümüze yakınlaştırmak olduğuna inanıyoruz. Bu sayede teknolojinin insanlık için varoluş amacına hizmet etmiş olacağız.

Dijitalle Fizikselin Kesişimi: Poi’nin Hikayesi
Etiketlendi:         

Yorumlar kapalı.